İnsan ancak hayalleriyle yaşar ve biraz yaşamaya başlayınca tüm hayallerini kaybeder...VOLTAIRE...

21 Ocak 2011 Cuma

Denize Açılacaksan Fener Işığını Görmeyi Bileceksin!

   Bir ada düşün!Hayır;emir kipi kullanmıyorum...Düşlerinde gördüğün,hissetmeye çalıştığın hep bir 'ada'...Bir adaya sıkışmış gibi hissediyorsun kendini...Gemilerin uzaklardan geçerken,içinde sürülen hayatın zorluğu seninkinden fazlayken,hep bir yardım bekliyorsun.Turkuaz rengi o sulara kendini bırakmayı denedin mi?Her insan,attıkları kadar tuttuklarından da mesuldur;bu yüzden herkese 'atıp tutma' demeyi çok istemişimdir.Sana verebileceğim tavsiyeler olabilir mi acaba?Bir ada istediğini söylüyordum.9.senfoninin iniş çıkışları gibi her gece tüylerini ürperten sesler duyuyorsun,bunları tanıımlamak isterken dikkatle dinliyorsun,çok sevdiğin kuşları bile öttükleri için sana çok saçma gelmeye başlıyor.Suya bakınca dibini görmek seni hiç rahatlatmıyor;derinlerde olan biten hayattan korkuyorsun.Gözlerinde söndürdüğün hayatın seni alev alev yanan hayatlardan uzak tutuyor.Hindistancevizlerinin altında oturuyorsun,gölgesi sana kıvanç dolu gelmiyor.Adanın içlerindeki tepelerin eteklerindeki çamları istiyorsun,gidemiyorsun.Denizi görmek istiyorsun,gemileri,martıları,özgür olan her zerreyi...Kuşlardan korkuyorsun!Şu yazıda beni bırak,seni istediğim gibi yaratayım...
   Eline,kırık bir saz niteliğindeki kalbini alıyorsun.Her gün o tropik sularda yıkamaya çalışıyorsun onu;çitiliyorsun ne bir kir çıkartabiliyorsun ne de bir günah...Sen yedi günahın,yedi günün hesabını ne zaman yapabildin?Yediden yetmişe her şeyi kaybetmenin sebebini kendine mi soracaksın,sayılara mı?Beraber olduğumuz günler hatırlıyorsun,o zaman da adalara bakardın;fakat kendini Titanic gibi hissederdin.Roller zaman içinde değişiyormuş,bunu da öğrendin!Çaresizsin;avladığın balıklar,yengeçler seni doyurmuyor.Büyük balığa kudretini küçük dediğin balıkların verdiğini öğrenme fırsatını yakaladın;buna sevinmeliyim....Beni hiçbir zaman yanında götüremedin;öyle olsaydı baktığın o enginliklerde beni boğmak istemezdin.Gözlerini boğ,saçlarını boğ,ellerini boğ,ama kendini sakın engin denizlerle bir tutma...İlk haftanda yüzmeyi denedin;pekala çok ileri gidemedin...Geri döndüğünde dalgaların hiddetlendiğini gördün;dalgaların sana doğru hızla çarptığını,oturduğun sahile vuruşlarından anlayabilirsin fakat....Görmüyor musun onlar bile seni gördüklerinde hiddetlerinden kendilerini kaybedip,yok ediyorlar.Thetis gibi hissettiğin günleri anıyorsun,Akhilleus yaratmıştın,bu doğru...Bir farkla: Bana verdiğin ölümsüzlükten sonra kendi kalbini yıkamayı unutmuşsun galiba;oradan yaralandığını çok sık görüyorum...Seni izliyorum ben; her gün her gece,dem-be-dem...Aşkı yaşadığını zannediyorsun,şu ıssız adada bile...Çok gençsin,çok toysun küçüğüm...Hatıralarımızı kime anlatacağız?O yalnızlıkta,dilden dile dolaşması gereken bir destan oluşturmayı başarabilecek misin?
   Aşkın 'akustik' halini mi çalacaksın?Adada,ıssız,yalnız...Sahil şarkılarından oldum olası hoşlanmadığımı biliyorsundur,bu yüzden bir daha sakın deneme!Belki 'beni' çalıp gidebilirsin;sahilde yaktığımız ateşin etrafına oturduğumuzda kalbimi onun içine atacağım,sen gittikten sonra orada uzanacağım ve seni o adada bensiz,hissiz,üç tarafın denizlerle bırakacağım;evet,seni yarımadaya bırakacağım.Geçecek tek bir yerin,ilerleyecek tek bir çıkış noktan olacak ve orada benim oturduğumu göreceksin.Zamanın herhangi bir noktasında geçmeyi başaramadığın 'ben',heybetimle senin karşında duracağım.Göreceksin ki,denizler seni anlayacak.Sonun kötüye varacak,sıtmalara yakalanacaksın.Ellerin uzanacak,eteklerime tutunacaksın...Daha çok toysun küçüğüm;ne bu hastalıktan ne de illetlerden kurtulabileceksin.Hayal edemedin,hep berbat,işkence diyetli rüyalar gördün,seni uyardım,yapamadın...Sen yeni doğduğunda kulağına benim ismimi fısıldamışlardı;biraz büyüdün,anaokulunda ilk hecelerini benim baş harfimle oluşturdun.Okula başladın;ilk yazılarının başlığının ilk harflerini büyük yazmayı bile bilmezken,beni nasıl büyüteceğini bilerek okudun.Lise yılların sana gelen buhranların vızıltılarıyla dolu geçti;gençliğinin ilk çağlarını cesur yüreğinle,benimle yaşadın.Üniversiteye gitmeyi anlamsız buldun,seyahatlere çıktın,her köşeyi geçtiğinde benimle buluştun.Şimdi ise yaşlanıyorsun sevgili,buı adada yalnız,ıssız,sedasız...Kendine savaş aletleri yapıyorsun galiba,beni gördüğün yerde vuracaksın,böylece o kara parçasına tutunup özgürlüğüne kavuşacaksın.Planlarınla ilerliyorsun...(DEVAMI GELECEK...)Sen geleceksin...

VAZGEÇTİM....

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,baktabul
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.


William Shakespeare ...(Işıklar içinde yat YÜCEl USTA...)

14 Ocak 2011 Cuma

Sende Daha Yeni Yeni...

   İsimlerinizi hatırlamaya çalışıyorum;b...,e....,z...,k...,a...,daha da niceleri...Anmaya çalıştığım bu adların gel-gitlerini düşününce de değişik tablolarla karşılaşıyorum.Kİmisi,gülistana gizlice giren bir keçi tırnağı fidanıyken,kimisinin tohumları çoktan yeşermişti;kiimileri ise tamamen gonca bir güldü...Eninde sonunda hepsi gülistana gelmek için yarışmışlar,oraya ulaşmanın bir yolunu bulmak için çabalamışlardı.Kimisi,bahçevanların usülüne göre yetiştirildi,bazısı kökünden koparıldı.Gülistanın değerini bilenler ise hep orada kalmak için çaba gösterdiler;öyle ya en soğuk havalarda,en sert koşullarda bile onları koruma altına alan bu yerdi.Siz nerede olduğunuzu,hangisi olduğunuzu hiç mi hiç düşünmeyin;yüksek ökçeli düşüncelerinizin boyunu biraz kısaltın,bu yeter...
  Terk etmeyi,aklınızdan birilerini silmeyi,bunu yapmanın bile bir zarifliği olduğunu düşünemiyorsunuz,hiçbir zaman da düşünemeyeceksiniz;çünkü...Çünkü siz kendinizi değerli sanarken başkalarının da aynı oranda değerli olabileceğini düşünemeyenlerdensiniz.Ne bir eksik,ne bir fazla diyerek sürdürdüğünüz yaşamınız, ikili kelimesinin 'oyun'a değil, 'ilişki' sözcüğünün başına geldiğinde anlamlı olacağını 'sevgi' eğitimi seanslarınız boyunca kazanamamış,medd-cezir sularının oluşturduğu,geçici kıyı gölcüklerinde yaşayan birer canlısınız;nadide olabilirsiniz ama hala kıyıya vurduğunuzu anlamamış bir haldesiniz...Sonrasında boşuna çırpınmayın;oradan geçerken üzerine basılan herhangi bir şeye dikkat etmeyi çok zaman sevmemişimdir.Yalanların en ciddisini,'ben hayatımda hiç...' diye başlayan cümleleri söylemeyi her zaman bir görev bildiniz.Size verilen sadakat görevini yerine getirmiş olmakla övündünüz hep; günün birinde anlamlandıramadıklarınız görev başında uyurken gerçekleşti ve siz kaybettiniz...Aslında kimse kazanmadı,pekala ikimiz de sırt dönmeyi biliyorduk;fakat sizler sırtını dönen bir insanı arkadan bıçaklamanın cazibesini kapılarak sürüklendiniz...Kolların bacaklardan bağımsızlığını,aklın zihinden ayrı kıldığı özgürlüğünü ben size anlatamadım,siz bana zaten bir şey anlatmadınız;belki birinizi,belki ikinizi belki de hepinizi ayrı tutuyorum;zaten siz 'hariç' tabelasını 'girilmez' levhası ile hep karıştırmıştınız.
   Kokuları unutmayı,isimleri sayamamayı,bunca yıldan sonra geride anlatılacak hikayelerin bir türlü tamamlanamamasını öğrendim.Akıllarınızın cezasını çekmeye hiç yanaşmadınız,şimdilerde ise sizi sürgünlere gönderiyorum.Attığınız mesajların ihtiva ettiği bir tuş boşluğu değildi;gerçekten içine düştüğünüz boşluğu görüyordum.Yapılması isteneni dikte etmekte bile pek bir acemisiniz;cevabını bilmediğiniz soruları sormakla bunu yapamazsınız!Bununla birlikte bu yazıyı artık bitireyim;daha fazlası için hazır hissettiğinizde size dönerim...