İnsan ancak hayalleriyle yaşar ve biraz yaşamaya başlayınca tüm hayallerini kaybeder...VOLTAIRE...
1 Kasım 2010 Pazartesi
gidenler içinde Bir Ben yoktum...
'İlk günkü gibi duruyor hala' cümlesi fısıldandı müzik çalardan az önce...Düşündüm;böyle bir şey olabilir mi acaba? Duranın ne olduğu, ilk günün nasıl olduğu,hala durmasının neleri çağrıştırdığını hissediyorum.Her bir bakışımda seni aramamın sebebi duranlar mı?Haa;duranlar demişken, onlar senin bende bıraktıkların...Bir kaç tane resim, belki bir çerçeve,belki huzursuzluğum...Bakmaktan korkar mı insan?Evet;korkar!Ben korkuyorum... Gözlerimin baktığı her yerde aradığını bulamamasından, cesaretsizliğin çırpınışları içinde debelenmekten,inanmak istemediğim aşkın göze batan bir çöp olmasından korkuyorum.İçimden gelenler mi bunlar onu da bilmiyorum; çünkü sen bana hep bir şeyler fısıldamışsındır...Akislerinin söndüğü duvarlara göz gezdiriyorum;ne bir renk kalmış ne de bir ses... 'Dili olsa da konuşsa' haykırışına karşı söyleyeceklerim var belki de;ben bu duvarların konuşmasını istemiyorum;çünkü ben konuşmanın verdiği acıların neler olduğunu onlardan iyi biliyorum...Çalan telefonların bile manası yok;biliyorum ki o telefonların ucundaki ses ne benim ne de senin sesin olacak... Yürüdüğüm yolların getirdiklerini de merak etmiyorum;yıldızların kifayetsiz oluşlarına tanık olmamdan başka bana verdikleri hiç bir şey yok... Geçtiğim sokakların ehemmiyetsizliği beni hiç mi hiç üzmüyor; ben, bana çıkan tüm yolların,sokakların senden geçtiğini biliyorum...Bırak ben bileyim, bir başkası o yollardan geçerken ben onlara sadece gülümseyeyim... Yol demişken,bir ada geldi aklıma, bağlılığın,sadakatin ne olduğunu bağıra bağıra söyleten dalgaların koynundaki o yer... Gidip de dönmemek alışkanlığını ben orada kazandım; tıpkı yüreğim gibi...Meydan savaşlarında yaralanan kalbim,esir düştüğü o yerde,kendisine yabancı bir kıyıda dolaşırken sevdi yabancı toprakların da tıpkı ait olduğu yeri sevmesi gibi bir sevgiyi verebileceğini düşündü.Elbette başka ne yapabilirdi ki; ona yaşam sağlayan bu yabancı yerdi; sonraları 'keşke meydan savaşlarında edindiğim yaralara kavuşsam' dediğini çok duydum.Ne de olsa bu yer yabancıydı ona; istenmediğini ve ait olduğu yere olan bir hasretin olduğunu ona anlatan olacaktı...O,ait olduğu yeri anlatmaya çalıştıysa da bunu başaramadı; yıldızlar gibi sözler de kifayetsiz olabilirler! Sokaklar diyordum,evet;sokaklar...Tüm çizgilerin konduğu,cıvıl cıvıl neşesiyle çocukların doldurduğu,hayatın olağan hızında akışın yaşandığı o yerler... Ben geçmiyorum,geçemiyorum... Bu tabela mı,şu Arnavut kaldırımları mı söylecek bana senin de oradan geçtiğini....Bırak söylemesinler;ben seni hep 'bil'dim çünkü...Bilmek de istemiyorum; 'hiç bir şey bilmediğini söyleyen o adamın' yalancı olduğunu anladım; insan bilmeyi de unutmasını biliyor...Yattığım yastığa bakmıyorum bile; seninle işbirliği yapmış,benim boynuma duygulardan çelengi onunla beraber takmıştınız.Yapmıyorum;uykularımın bile hafif kaldığını hayatım bana anlatıyor;doğru ya, en derin uykular bırakılan o kucaktaydı ve bırakılan her kucak,bir telaşın eseriydi...Telaşlarım bile telaşla benden uzaklaştılar; çünkü 'hızlı yaşadıklarımız' bizi sağ şeride mahkum etti...Hep yazdığımı biliyorsun,sana da ne çok şey yazmıştım...Artık onu da yapmıyorum,biliyor musun? Yazdıklarımın hep boş olduğunu da bana söyleyen sen oldun...Bir gün yaparsam eğer,yine yeni yeniden, bu başladığımız destanın bitişi olacaktır.Hep bir tebessüm gelirdi yüzüme ya tebessüm-i hulyalar alır giderdi;işte onlardan kalan sadece 'teb'...Okuduklarımı da anlamamaya başladım sanırım; hayatın kitabında saklananlar çoktan okunmuştu...Anılarım bile yok biliyor musun; bunu okurken sen de olmadığını da anlayacaksın, tam tersini düşünmek için yeterince anıya sahip olmayı, hep bir kavuşmama adına isterdim...Sevgi adına,insanlığın uğrunda çağlar kapattığı, neslini yok ettiği o tılsım adına yemin etmeyi de aklımdan çıkardım;fakat çıkaramadığım hala bir aklım var...Ve bu sebebtendir ki;seni hala özlüyorum...