İnsan ancak hayalleriyle yaşar ve biraz yaşamaya başlayınca tüm hayallerini kaybeder...VOLTAIRE...

26 Kasım 2010 Cuma

Arayışın Çağrısı...

Mukaddime:   İsimler değişiyor;değişirken hem seni hem de beni değiştiriyorlar. Güzel bir altın yaldızla yazılan çirkin bir yazı gibi oluyoruz çoğunlukla;her şey güzelken noksan olan bizleriz.Bu yazıyı okurken sakın bunu unutma: Bunu sana yazmıyorum!Evet; sana yazmıyorum.Hayatımla benim aramda olanlara anlam vermediğini bile bile bu yazıyı okuyamayacağını sen de biliyorsun.En sevdiğin renk,en son izlediğin güzel bir romantik komedi,tadına bayıldığın bir yemek,tüm bunların hepsi benim için de önemli değil;gittiğinde dağıttığın renkleri mi sana anlatayım,romantik komediyi yaşarken maskeni takmanı unutmanı mı?Hem ne demiş şair:'Ne kadar rezil olursak o kadar iyi...'
   Ne sen adımlarını atmaya çalışırken üzerinde yürüdüğün kumlara dikkat ettin,ne de ben deniz kıyısındaki ayak izlerinin kaybolduğunu...Deniz kabuklarının içindeki sesleri keşfedebilseydik,martıların dilini de çözerdik ,onların yaşadıkları sevdaları da...Akşam sofralarına oturduğumuzda rakının tadına varabilseydik,rokanın yeşilinin bir yerlerde görmek istediğimiz gözler kadar rengarenk olabildiğini de anlardık...Ellerimizin  sadece sevdadan ibaret olmadığını hissedebilseydik, aşkın okunmaz kıyılarının sayfalarını onunla çevirebileceğimizi kestirirdik...Uzun saçlarının arasında kaybolmanın verdiği mutluluğu bilebilseydin,rüzgarın o saçların ahengindeki kokuyu almak için nasıl da delirdiğini anlayabilirdin...Açılan kapıların arkasındaki huzuru aramaya çalışsaydık,o kapıların kilitlerini hiç mi hiç umursamazdık...Gecenin verdiği yalnızlığı Tanrı'ya sorsaydık,Adem'in yanına Havva'yı neden koyduğunu  okurduk...Geçen saatlerin bizim için getireceklerini bilebilseydik,akrebin yelkovanla bir bütün teşkil ettiğini  anımsardık...Hatıraların bir fotoğrafa sığabileceğini kendimize anlatabilseydik,rüyaların içinde yaşadığımızı çoktan fark etmiş olurduk...Verilen armağanların manasını sorabilseydik,her günün özel olduğunu dile getirebilirdik...Yolların uzunluğu içinde geçen paylaşımları elimizle tutabilseydik,Dünya'nın bize çok daha dar geldiğini hissedebilirdik...İsimlerin değil hissiyatların önemini birbirimize anlatsaydık,bir cümlenin öznesinin gizliliğini de anlayabilirdik...Sürüp giden hayatın farkına varabilseydik,denizin vaadlerini de anlardık adaların yalnızlığını da...Seni seviyorum demenin heyecanını her gün yaşayabilseydin,kapatılan her telefonun bir sonraki sevgi sözcükleri için umut olduğunu da anlardın...Duvarlara kazınan harflerin ikisini de görebilseydik,iki parçanın bütününü de görebilirdik...Bir dilim sevgi alabilseydik tabağımıza,ana yemekten önce başlangıçlara hiç bakmazdık...Benim yazdıklarımı sen, okuyabilseydin,Leyla'nın anlattığı Mecnun'a dönüp bakmazdın...Şarkı söylemenin keyfine varabilseydik,hıçkırıklarının içinde bir melodi duyardın...Tuttuğun ellerin hepsinin hakikatten kaçış olduğunu duyumsar,hakikatin elmasını fırlatıp atmayı hiç istemezdin...Bir yaz günü buz gibi kesilseydin,içindeki katrenin çoktan donduğuna da anlardın...Ümidin ne olduğunu bilseydin,umutlarının çoktan tükenip gittiğini kalbinde hissederdin...SANA...