Uzun zamandır konuşmuyorduk sevgilim.Paslı çivilerin arasında duran,toz yığınlarıyla kaplı defterini uzun zamandır temizlemiyordum.Orada unuttuğum bir sen değildin;paylaştığım yalnızlıklarımı da oraya gömmüşüm...Hatırlıyor musun; 'gidiyorum' dediğinde git demedim,sen uzaktan duyduklarını hep yanlış anlardın.Gece rüyamdaydın biliyor musun?Deniz kıyısında tek başıma sektirdiğim taşların arasından çıkıp geldin,usulca,sessiz,sakin...Hep bir özlemi paylaşıyorduk ya,denizlerin ıssızlığını da paylaşayım demiştim,sen geldin;fırlatılan taşların çaresizliğini de sen bilirsin...Rüyamda ilerledik gece boyu,sahil bize kucağını şevkatten bıkmış bir anne gibi açmıştı.Yürüdük,yürüdük,yürüdük;duraksadık,duraksadık,koştuk,yürüdük...Sendeledik,düştüm,kalktın,beni doyasıya öptün.Uzun zamandır konuşmuyorduk sevgilim;düşmelerimiz kalkışlarımızdan sonra oluveriyordu.Sana 'uyanma' demiştim;ama sen yine çok uzaklardaydın...Anlamadın...
Kalktığımda gördüğüm parıltıları sen zannettim,öyle değilmiş sevgilim;aşkın mapushanesinde sevginin parmaklıkları arasından bakıyormuşum.Ne önemi vardı çocukları sevmemizin,ne önemi vardı çocukluğumuzun tornalardan geçmesinin...Yüreğimizin farkına varmadan sevdik sevgilim;saçlarını uzattığın anlarla sevdim seni,gözündeki kalemin çizgisine yazdım 'seni seviyorum' cümlesini,gülüşündeki ışıltının parlaklığına konan pervanelerin en divanesinde buldum aşkı, kalbinin sıcaklığını ellerimde hissettiğimde yandım,aşık oldum sevgilim...Seni soranlar olduğunda, 'duymuyorum' sevgilim;sanırım ben de uzaklara aşina oldum...Bİr yüze baktığımda görüyorum seni,yokuşlardaki arnavut kaldırımları fısıldıyor seni,kapıdaki parmak izlerinin tekliği beni sana götürüyor;takvimlerin yerle bir ettiği günlerde haftaların başı olduğunu biliyorum sevgilim,ne yazık ki ben yalnız başıma,evimde pazarları yaşıyorum...Uzun zamandır konuşmuyorduk sevgilim...
Bırakıp gitmeler hiç önemli değildir,bunu sen de biliyorsun.Eğer öyle olsaydı hep karda yürür,bizi kimse takip etmesin diye adalara sığınırdık sevgilim...Dillerin de bir önemi yok,tercümanlarımızı hep yeşillerde,siyahlarda,mavilerde saklıyoruz...Harflerin sorunu ne onu da bilmiyorum;yanyana gelmenin anlamını en iyi biz bilmez miyiz sevgilim?Bir süre sonra bunu da anladım; ardından gelen noktaları hep bir bitiş olarak anlamışlar...Biz öyle miyiz sevgilim;noktaların bize anlattıklarını biz çoktan soru işaretlerine,ünlemlere fısıldadık...Uzun zamandır konuşmuyorduk sevgilim...Seni bana anlatan aynalara bakmıyorum,bırak onlar ikili yalnızlıklarında boğulsunlar...Senin kazağına bakıyorum,onu giyiyor,aynalara öyle bakıyorum;ikili yalnızlıkları ve sen beni sonsuzluğa ulaştırıyorsunuz;seni de yanımda götürüyorum.Beyaz kedileri sevmeye başlamam için artık bir sebep görmüyorum;en güzel beyazların en güzel haliyle sevmiştim seni...Gizlice buluşmalarımızın,alelade tanışmalarımızın hatrına sokaklara çıkıyorum,meydanlara çok çıkmıyorum sevgilim;orada üşüdüğüm her dakika ellerimi ceplerime sokmaya çalışıyorum,yoklar...Av mevsimleri için sabırsızlıklarımı bile sakladım;ben en güzel ceylanı senin teninde vurmuştum zaten.Yaprakların düşmesini,ağaçlarda yeşermesini,yemişleri kıran kuşları nereden geldiyseler oraya gönderiyorum sevgilim;onlar baharlarımı kaybettiğimi bilmeden yaşıyorlar.Uzun zamandır konuşmuyorduk sevgilim...
Kitapların arka kapaklarına göz gezdirip,içindekileri okuyorum;biliyorum oralarda seni hiçbir zaman kurutmadım,görmeyeceğim...Sanırım beni de okuyanlar böyle okuyacaklar;arka kapaklarda yazanlar hakikatin emsali oldukları gibi içindekiler de yalnızca birer anahtardır;esas derinlerde bir yerde bir sevdanın bitmişli yer alır...Şehirlerimi de kaybettiğimi anımsattı bana şair;'bu şehirde tek kişi mi yaşıyordu ki sen gidince bomboş kaldı.' Emeklerimi geçenlerde sarayıma davet ettim;'şarlatan aşk da olacaksa geliriz,eğleniriz' demezler mi!!!Uzun zamandır konuşmuyorduk sevgilim...Çilingirlere de kızdım sevgilim;ellerindeki aletlerle tüm kapıları açabileceklerini sanıyorlar,öyle olsa ben seni zindanlara hapseder miydim,ya bulurlarsa?Gramafonumda sevdiğin şarkıyı çaldım defalarca,bıkmadan;anladım ki dilimizin nağmeleri sıkıcı fasıllarda tükenmiş...Günbatımlarına yürüdüm,gökkuşağının altındaki hazineyi aradım,bunların hepsini bana sen yaşattın sevgilim;ama ben Leyla'dan Kays'ın hikayesini de işitmiştim...Beyin hücrelerimi kemiren kargaları bile besledim;çünkü ben çarmıha gerilmenin sonsuz huzurunu sende tatmıştım sevgilim.Ne içimden bir can yakmak geldi,ne de senin mektuplarını ateşe atmak;bunların hiçbirisinin senin kıvılcımlarına tapmakla eşdeğer olacağını düşünmüyorum sevgilim...Sana baktığımda bilinç altının kaşifi oluyorum sevgilim;imagoların en idealini sende yaşayıp,yolunda yürüdüğüm iki kadını da seyredebiliyorum;annesin sevgilim...Senin yaptığın gibi şafaklarda uyumuyorum;ben zaman ötesine orada geçiyorum,sensiz,kimsesiz...Modern sevda fabrikalarının dünyasında hala benim minik bir tezgahım var;seni de orada ellerimle yapıyorum,çalışıyorum,göz yaşı döküyorum,yaralanıyorum,ne seni aksatıp ne de uyuyorum...Sana büyük saygım var sevgilim;heykellerin önünde koyulan çiçeklerden bende fazlasıyla var...Televizyonun sesini açıyorum sevgilim;böylece içerideki odadan gelen seslerin hiç mi hiç önemi kalmıyor...Beni çağırıyorsun ya ben battaniyenin altında çoktan saklanmıştım;bulmanı beklerken üşüdüm;ne yazık ki sen uzaklarda hiç mi hiç duymuyorsun...Gözlerin firari olsalardı,karşıma çıktıklarında hakim ben olurdum sevgilim;müebbet ise cezan...Peki sen niye kalemimi kırıp onları öldürdün?Uzun zamandır konuşmuyorduk sevgilim...